02 Mayıs 2024 - Perşembe

Şu anda buradasınız: / EHL-İ SÜNNET YOLU
EHL-İ SÜNNET YOLU

EHL-İ SÜNNET YOLU Levent SELÇUKTEKİN

“Allah Teâlâ, ilmi kullardan soymak suretiyle çekip almaz. Ancak ilmi, âlimleri almak suretiyle ortadan kaldırır. Allah hiçbir âlim bırakmayınca da, insanlar bir takım cahil başlar edinirler ve onlara sorular sorarlar, onlar da ilimsiz fetva verirler. Bu yüzden de hem kendileri saparlar hem de başkalarını saptırırlar.”1
Allah’ın Resulu Muhammed (s.a.s) böyle buyurdu. Allah Azze ve Celleningaybtan dilediği kadar haber vermesiyle bugünlerimizi görür gibi haber eden Resulu Ekrem Allah’ın Kitab’ı ve kendi Sünnetiyle bize yol gösteriyor,düşünüp tutalım diye.2
Zülmün her türlüsüne maruz kalmış mustazaf mazlum Müslümanlar kendi dinlerini ellerinden alıp,ellerine din diye sunulan ideolojilerin batıllığını ancak ilim ile anlayıp idrak edebilirler. İslam dininin hak din olmasından mütevellit müthiş bir kuvveti vardır batı(l) karşısında… Bunu bilen İslam düşmanları enerjimizin kaynağı olan İslam dininin kaynaklarını tahrif etme kafaları karıştırma gayreti içindedirler. Zira takatsiz bırakmanın tek çaresi budur! Esaretten kıtalara hükmedecek komutanları inşa eden İslam dini ve bu dinin fertleri tağutları korkutmaktadır.Mübarek İslam dini ilimdinidir. Heva ve hevese karşı Allah Muminleri uyarmış ilme ve hidayete tabi olmaya davet etmiştir.3İslamı esaret altında yaşayan biz Muvvahhidler durumun farkında olmalı ve tedbirimizi almalıyız. İlim ile kuşanmalıyız.
Yukarıda naklettiğim hadisin şerhinde ibni Hacer (rh.a) meşhur eserinde şunları kaydetmiştir; “Ahmed b. Hanbel ve Taberânî’ninEbûÜmâme’den rivayetlerine göre Hz. Peygamber bu sözü veda haccı sırasında söylemiştir. EbûÜmâme şöyle demiştir: “Veda Haccında Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurdu: “İlim kabzedilmeden veya kaldırılmadan önce ilmi alınız”. Bunun üzerine bir bedevi “İlim nasıl kaldırılır?” diye sordu, Hz. Peygamber de üç kere: “Dikkat edin! ilmîn gitmesi, ilmi taşıyanların (alimlerin) gitmesiyle olur” buyurdu.İbnü’l-Müneyyir şöyle demiştir: İlmin göğüslerden (kafalardan, zihinlerden) silinmesi aslında Allah›ın kudreti dahilindedir. Ancak bu hadis, ilmin bu şekilde kaldırılmayacağını göstermektedir.”Bilgisizce fetva verirler” ifadesi “kendi görüşleri ile fetva verirler” şeklinde de rivayet edilmiştir. Bu hadis ilmi ezberlemeye (korumaya) teşvik etmekte, cahil kişileri başkan seçmekten de sakındırmaktadır, Burada gerçek anlamda başkanlık demek fetva vermek demektir. Bilgisizce fetva vermeye kalkışanlar kınanmıştır.Alimlerin çoğunluğu “belirli bir dönemde müctehid bulunmayabilir” şeklindeki görüşlerine bu hadisi delil getirmişlerdir. İşler Allah’ın elindedir, o dilediğini yapar.4
“Ahir zamanda bir kavim ortaya çıkar. Cahiller başa geçerek insanlara fetvâ verirler. Böylece hem kendileri sapar hem de başkalarını saptırırlar.”5 Sapanların ve saptıranların cirit attığı coğrafyamızda dünya ve ahretimizi ilgilendiren hususları bilmek durumundayız Mantık ve aklın yegane rehber edinildiği bu çağda yüzyıllık inkılap ve planların yürürlükte olduğunu unutmamalı,kendi öz değerlerimize,kaynaklarımıza sahip çıkmalıyız Zira büyük imam, imam Malik (Rh.a) dediği gibi bu ümmetin başı ne ile ıslah olduysa sonu da onunla ıslah olur.6
Bu ümmetin başı ilim ile ıslah oldu. Cehalet içinde boğulmuş kavme Allah Resulu hak ile geldi.7 İlim ile önce diri diri kızını gömen vahşi, cahilleri bir saatlik sohbetiyle bir karıncaya zarar vermeyecek alimler muttakiler haline getirdi.8
O halde biz yüzümüzü hakka çevirmeli ve Allahtan bilmediğimiz hususta yardım talep etmeliyiz.9 Kişinin haddini bilmesi ilim tahsil etmenin temelidir.
Günümüzde çoğunluğu gençlerden oluşan bir takım insanlar cahillikten kurtulup tevhid inancına kavuşunca kendilerine ayrılan ilmin tamamına vakıf oldukları vehmine kapılmış ve çok ağır ifadelerle ümmetin değerlerine imamlarına, anlayışlarına saldırmaya başlamışlardır. Şu sebepten dolayı; toplumda gördükleri her şey ya şirk ya bidat… Doğal olarak toplumda hala Ehli Sünnet anlayışından kalan anlayışlar varsa da onlar da arada kaynayıp gitmiştir. Halbuki onların okudukları eserlerde dikkat ederlerse tevhid yani “lailaheillallah” işin sonu değil,başıdır.
Ebu Bekir dedi ki: Galiba Veki’, îbniAbbas›dan diyerek rivayet etti. Muâz şöyle demiş:
“Resulullah (s.a.s) beni (Yemen’e) gönderdi. Buyurdu ki:
“Gerçekten sen ehli kitaptan mâdutbîr kavme gidiyorsun. İmdi onları; Allah’dan başka ilâh olmadığına benîm de Allah’ın Resulü olduğuma şehâdet getirmeye davet eyle. Eğer buna itâât ederlerse kendilerine bildir ki, Allah onlara her gün ve gecede beş vakit namaz farz kılmıştır…10
Biz “lailaheillallah”dusturunu anlayıp kabul etmekle İslam’a girmiş oluyoruz,daha ilk adımı atmış oluyoruz. Alim olmuyoruz,abid olmuyoruz!!! Lailaheillallah deyip zina eden ,hırsızlık yapan,oruç tutmayan muvahhid müminlerin, lailaheillallah deyip cahil olan mücahidlerin olduğu malum bilgi ve tekerrür eden vakıadır. Bu hataya düşmemek için bilmek ,öğrenmek zorundayız. Nitekim ilim her kadın ve erkek üzerine farzdır .11
Seferde birinin başına bir taş isabet etti ve başını yaralayıp kemiğini kırdı. Uyurken de ihtilam oldu. Arkadaşlarına, (Teyemmüm edebilir miyim?) diye sordu. Onlar da, (Hayır, su varken teyemmüm olmaz) dediler. O da gusledince öldü. Durumu Resulullah’a anlattıklarında buyurdu ki:
“Allah onları kahretsin,adamı öldürdüler;madem bilmiyorlar,bilene sorsalar ya! Aczin, bilgisizliğin çare ve ilacı sormaktır.12
Bilmediği halde işin ehli olmadığı halde sormadan fetva verip hem kendini hem de fetva verdiği kişiyi sıkıntıya sokan bir örnek. Allah subhanehu ve Teala’nın eğer bilmiyorsanız bir bilene(işin ehline) sorun ayeti yine bu duruma ışık tutmaktadır.13
Kur’an meali ve çevrilmiş hadis mecmualarıyla İslam dinin tamamını öğrendiğini,bütünün bu eksik mana verilmiş Allah’ın kelamının Türkçe yaklaşık karşılığıyla yargılayıp karara bağlanabileceğini zanneden zevata şu hatırlatmayı yapmakta fayda vardır. Meal Kur’an demek değildir,çeviri hadis mecmualarıyla da içtihad edecek derecelere ulaşılamaz! Ümmetin icmalarını“X” yayınlarından çıkan bir kitaptaki bir hadisi görünce reddedenler inşallah şu makalemde eğer vicdanlarının önünde bir engel yoksa nasıl bir yanlış içinde olduklarını anlarlar.
Öncemeal’in Kur’an-ı Kerimolmadığını izah etmekte fayda vardır. Bu konu da değerli İslam alimi Said Havva (rh.a) şöyle demektedir:
“Kur’an-ı Kerim’in manalarının tercemesi aslında Kur’an tercemesi değildir. Bizzat Kur’an olarak düşünülemez. Çünkü Kur’ântercemesi hiçbir zaman yapılamaz. Bu muhaldir. Zira bilindiği gibi bunun böyle olması Kur’ân-ı Kerim’in icazına dayanmaktadır. Ayrıca Arap dilindeki tek harfin bir tek kelimenin , bir tek cümlenin bir çok anlamlar taşımasından kaynaklanmaktadır. Öyle ki insanın bir ayet hakkında kesin olarak Allah’ın emri budur demesi mümkün değildir. Bundan Rabbimizin muradı budur denemez.14
Elimizde Kur’ân’ın Arapçası olsa da kendi reyiyle işin ehli olmadan bu işe kalkışmak caiz değildir. Çünkü İslam alimleri bir kişinin Kur’ân ve Sunnetten bizzat hüküm çıkarmak (müçtehidlik,fakihlik) için asgari düzeyde şu ilimlere vakıf olmasını şart koşmuştur.
1-Kitaptan, hükümlerle alakalı ayetleri.
2-Sünnetten hükümlerle ilgili hadisleri.
3-Hangi hükümlerde icma bulunduğu.
4-Kıyasın şartlarını ve tefekkürün usulunu.
5-Arapçayı
6-Nasih, Mensuhu.
7-Ravilerin hallerini.
İmam Beğavi (rh.a) bu maddeleri izah hususunda şunları söyler;
1-Allah’ın Kitabını bilmek
2-Resulullah’ın sünnetini bilmek
3-Daha önce geçmiş(selef)alimlerinin icma ve ihtilaflarını bilmek.
4-Lugat(Arapça)bilmek.
5-Kıyası bilmek. Bu sonuncusu hakkında Kitap ve Sünnette nas bulunmayan konu da Kitap ve Sünnetten nasıl çıkarılacağını gösteren yol ve metodtur.
Şu halde müctehid aşağıdaki bilgileri elde etmiş olacaktır:
a-)Kitapla ilgili olarak: Nasih ve mensuhu,mücmel ve mufassalı,has ve âmmı, muhkem , müteşabih, kerahet, tahrim,ibaha,nedb,vücub…
b-)Sünnetten : Sahih,zayıf,mürsel,ravilerin durumunu… Sünneti tespitte yetkili olacak.
Kitap ve sünnetin karşılıklı durum ve münasebetleri bilmesi lazım öyle ki dış görünüşü ile Kitab’a uymayan bir hadis bulursa çözüm şeklini bilsin, çünkü Sünnet Kitab’ın açıklayıcısıdır ona aykırı olamaz.
c-Lugattan: Arap dilinin inceliklerini bilmeliki, din vaazının maksadını anlayabilsin.
d-Ashap ile tabiunun hükümler üzerine söyledikleri ve imamların fetvalarının çoğunu bilmeli ki vereceği hüküm ve fetva ile icmaya muhalefet etmiş olmasın.
Bütün bu ilim nevilerinden her birinin çoğunu bilmesiyle müctehid olabilir,hepsini bilmesi şart değildir. Bu ilimlerin herhangi bir nevini bilmezse onun yapacağı şey taklidtir. Herhangi bir mezhebin bütün hüküm ve esaslarını bilsede durum değişmez. Böylesi kişinin kadılık ve müftülük yapması caiz değildir.
Bu ilimleri kendisinde toplayıp nefsani arzularından ve bidatlardan uzak, takva zırhına bürünmüş, büyük günahlardan kaçınan,küçüklerini de devamlı işlemeyen bir kimse olursa kadılık ve müftilik vazifesini almak ictihadla kendisine düşen dini tasarrufu yerine getirmek caiz olur. Bu şartları kendisinde toplamamış kişiler bir hadise ile karşılaştıklarında böyle olanları taklid etmeleridirler.15
Özel olarak hadis imamları olan imam Ahmed ve imam Şafii (rh.a) bu konuda ki görüşlerini aktarayım;
“Ahmed bin Hanbel’e göre; İbnü’l-Kayyım el-Cevziyye“İlamu’l-Muvakkiin de ki (2/52) şöyle diyor:“oğlu Salih’in ondan yaptığı rivayete göre İmam Ahmed bin Hanbel şöyle söyledi ;fetva vermeye kalkan bir adamın Kur’ân’ınvücuhunu sahih isnatları sünnetleri bilen birisi olması lazım. Ebu Harisin rivayetinde de şöyle diyor:“Fetva vermek ancak Kitap ve Sünneti bilene caizdir. Hanbel’in rivayetinde şöyle der: “ Fetva veren kimsenin geçmişlerin kavlini bilen birisi olması lazım.” Muhammed bin Ubeydillah bin Munadin’in rivayeti ibni Münadi bir adamın ona şöyle bir soru sorduğunu işitmiştim: “Bir adam yüzbin hadis ezberlerse Fakih olur mu? O, “hayır” dedi. Adam:“Ya ikiyüzbin ? diye sordu. O da: “hayır” dedi. Adam “Ya üçyüzbin ?diye sordu. O da hayır dedi. Adam: “ Ya dörtyüzbin? diye sordu. O da elini hareket ettirerek yok dedi. Abdullah bin Ahmed şöyle dedi:“Babama bir adam hakkında soru sordum yanında içlerinde ResulullahSallallahualeyhi ve’s-Sellemin ashabın -radıyallahuanh- ve tabii’nin sözleri bulunan kitaplar var halbuki o adam terk edilen zayıf hadisi bilebilecek ve sağlami zayıftan ayırabilecek basirette değil bu takdirde bu adamı dilediğin ile amel etmesi onlardan seçerek seçtiği ile fetva vermesi ve amel etmesi caiz olur mu? (şöyle) dedi: bunlardan hangisinin alınacağını sormadikça amel edemez böylece ilim ehlinden sorduğu sahih bir iş üzere amel etmiş olur İbnü›l-Kayyım dan nakil son buldu.
İbni Kayyım mezkür kitabında yukarıda zikredilen İbniMunadinin rivayetini naklettikten Sonra şöyle diyor : “Ebu Hafs der ki: bana Ebu İshak şöyle dedi:“Ne zaman ki fetva vermek için Ebu Mansur Camii’nde oturup şu 400.000 hadisi ezberleme meselesini zikrettim bir adam bana o halde Sen o 400.000 hadisi ezberleyen adamsın aksi halde insanlara fetva verebilmek için bu miktarı ezberleyeceksin dedi. Bunun üzerine ona Allah sana afiyet versin. Ben şimdi bu miktarı ezberlemesem de insanları bu miktarı ve daha fazlasını ezberleyen kimsenin kavli ile fetva veriyorum dedim.” İbniKayyimden nakil bitti bu seni şuna irşad ediyor; kişi fetva ve İçtihat ehli değilse müctehidin kavliyle fetva vermesi lazım.16
İmam Şafiiye göre;İbni kayyım mezkur kitabında şöyle diyor Hatib’in “el-fakih ve’l-Mutefekkih” isimli eserindeki rivayete göre Şafii şöyle diyor:“Allah’ın dininde ancak Allah’ın kitabını,nasihini,mensuhunu, hükmü kaldıranı ve hükmü kaldırılana, muhkemini,müteşabihine tevilini, tenzilini, Mekki’siniMedeni’sini kendisiyle ne murad edildiğini yani ayet veya nassla ne kastedildiğini bilen Ondan sonra da Resulullahsallallahu aleyhi ve sellemin hadisini,nasihini,mensuhunu hakkıyla görüp bilen Kur’an’dan kavradığı kadarını hadisten de kavrayan, lugatı bilen, şiiri ve Sünnetle Kur’an için ihtiyaç duyulan şeyi de hakkıyla bilen bunu insafla kullanan bundan sonra da ehli emsarın değişik fıkıh mekteplerinin ihtilaflarına müttali olan ve de bundan başka kendisinde hüküm istinbatı ve istihracı melekesi hasıl olan kimselerin fetva vermesi helaldir bu vasıflar bulunduğu zaman o kişinin konuşmaya helaller ve haramlar hakkında fetva vermeye selahiyeti vardır Böyle olmadığı zaman da fetva verme selahiyeti yoktur.17
İşte Kur’ân ve Sunnetten hüküm çıkarmak için aklın naklin öngördüğü hususlar zikredilenlerdir. Bu hususlarda ufak tefek farklılıklar hariç fikir birliği vardır. Farklılıkların biri örneğin Abdülkerim Zeydan bütün bu maddelere birde alimde fitri bir istidadbuluması yani müctehidin ince bir idrak, fıkhi akıl seviyesi,zihni berraklığa,basiret ve kalp gözü açıklığına güzel anlayışa ve keskin zekaya malik olma şartını eklemiştir. Bir kişi Arap dili ve edebiyatını iyi bilmesi nasıl ki onun şair olmasını gerektirmiyorsa aynen öyle de bu bilgilere sahip olduğu halde yaratılış olarak müctehidlik vasfına sahip olmayanlar da müctehid olamaz demiştir özetle.18
Siz artık sadece Kur’ân mealini ve Latin alfabeli çeviri Buhari metinleriyle ahkam kesenleri kıyas edin. Onları ellerindeki tuttukları Allah’ın Kitab’ının mealine davet ederiz şöyle ki;
“Kendilerine güven veya korku hususunda bir haber geldiğinde onu hemen yayıverirler. Halbuki onu peygambere ve aralarında yetkili kimselere götürselerdi, onlardan sonuç çıkarmaya gücü yetenler, onu anlarlardı. Allah’ın üzerinizdeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana uyardınız.19
Bu ayetin tefsirinde Hanefi alimlerinden fakih ve müfessir imam Cessas (rh.a) şöyle demektedir;
“Hasan, Katade ve İbnebi Leyla ayette sözü edilenlerin ilim ve fıkıh ehli kimseler olduklarını söylediler. Suddi,bunların umera ve yöneticiler olduklarını söyledi.
Ebubekir el-Cessas dedi ki: “ayette her iki grupta kastedilmiş olabilir. Çünkü ulu’l-Emir tamlaması her iki grubu da kapsamaktadır. Ulu’l-Emr insanlar üzerinde velayet sebebiyle onları yönetme yetkisine sahip olan kimsedir. Fakihlere ulu’l-Emr denilebilir çünkü onlar Allah’ın emir ve yasaklarını bilirler. Başkaları onların bu konudaki söylediklerini kabul etmekle yükümlüdürler. Bu bakımdan fakihlere ulu’l-Emr denilmesi caizdir. Nitekim başka ayette ;
“(bir grup da) din konusunda köklü ve derin bilgi sahibi olmak ve döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için geri kalsalar ya! Umulur ki sakınırlar.20
Yüce Allah bu ayette insanları uyararak tedbir almayı farz kılmış,uyarılanları da kendileri uyaran fakihlerin söylediklerini kabul etmekle yükümlü kılmıştır.
Ayette;
مِنْهُمْۜيَسْتَنْبِطُونَهُالَّذ۪ينَلَعَلِمَهُ
“Elbette bunlardan onu değerlendirip sonuç(hüküm) çıkarabilecek nitelikte olanları onu anlayıp bilirlerdi.’’
Geçen “istinbat” kelimesi delillerden hüküm çıkarmaktır. Mesela yerden su çıkarmaya ve su kaynağını bulmaya da istinbat denilir. Öyle ki gözle görülüp veya kalben bilinip ortaya çıkarılan şeye de denir.
Yukarıdaki ayet kıyası kabul etmeyi gerektirmektedir. Yukarıdaki ayet karşılaşılan hadisler de kıyas yapmayı ve Rey ile İçtihat etmeyi gerekli kılmaktadır. Çünkü ayet karşılaşılan hadislerin hükmünü vermek için hayatta iken huzurunda bulunurken Resulullahsallallahu aleyhi ve sellem arz etmeyi onun vefatından sonra ve kendisinin gıyabında iken ulemaya arz etmeyi emretmektedir. Tabii ki bu hakkında nass bulunmayan meseleler için böyledir Çünkü hakkında Nass bulunan meselelerin hükmünü belirlemek için istinbata ihtiyaç yoktur. Böylece Allah’ın hükümlerinden bazısı hakkında Nass bulunduğu bazısının hükmünün ise nassa havale edildiği ispatlanmış oldu. bu tür meselelerin hükmünü nasslardan çıkarmak için de istidlal ve istinbat yaparak amaca ulaşmakla yükümlü kılınmış bulunmaktayız bu ayet birkaç mana içermektedir:
1- Karşılaşılan bazı meselelerin hükmü hakkında bir nass bulunmayabilir ancak hükümlerine delalet yoluyla ulaşılabilir
2- Hakkında nass bulunmayan meselelerin hükmüne ulaşmak için alimlerin meseleyi hakkında nass bulunan benzer meseleleri kıyas yaparak hükmünü bulmaya çalışmaları gerekir
3- Avam tabakasından olan kimselerin meselelerin hükmü hakkında alimleri taklit etmeleri gerekir
4- Peygamberde sallallahu aleyhi ve sellem delillerine dayanarak meselelerin hükmünü bulup çıkarmak ve bunu istidlal yoluyla ulaşmakla mükelleftir. Çünkü Yüce Allah karşılaşılan ve hükmü hakkında bir nass bulunmayan meselelerin Resulullahsallallahu aleyhi ve sellem ve ulu’l-Emr’e arz edilmesini emretmiş sonra da şöyle buyurmuştur:
(لعلمهالذينيستنبطونهمنهم)
( Elbette bunlardan onu değerlendirip sonuç hüküm çıkarabilecek nitelikte olanları onu anlayıp bilirlerdi )21
Merhum Elmalı Hamdi Yazır (rh.a) ise şunları kaydetmiştir;
Bu ayet bize özellikle şu hükümleri anlatıyor:
1- Olaylarla ilgili hükümler içinde doğrudan doğruya ayet ile bilinmeyipistinbat ile bilenecek olanlar da vardır.
2- İstinbat da bir delildir.
3-İstinbata ehil olmayan bilgisiz kimselerin olaylarda ve bilmedikleri konularda alimlere başvurmaları ve onlara uymaları gerekir.22
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin,peygambere itaat edin. Sizden olan ulu’l-emre de..’’23
Ayette zikredilen bu ulu’l-Emr kimdir? ibn Abbas’tan şöyle rivayet ediliyor ; onlar fıkıh ve din ehli kimselerdir. Mücahitten de; onlar alimlerdir, diyor. İbni Kesir der ki; bu ayet ulema umera ve tüm ulu’l-Emr’e şamildir. Menar tefsiri yazarı söyle diyor; ulu’l-Emr ehli hal ve’l-Akd Cemaatidir ki bunlar hukema ulema ve Ordu komutanları gibi milletlerin maksadı için hüsnü rey ile ihsanla çalışan ve gayret gösteren ihtiyaçlarda gerekli hallerde kendilerine müracaat edilen kimselerdir’’24
Kur’an’a başvurduğumuzda vardığımız sonuç bu oluyor ve dikkat edilirse nas olan hususta içtihad edilmeyeceği vurgulanmaktadır ulema tarafından. Zaten şu bir kaidedir.
“Mevridi nassda ictihada mesağ yoktur.”25
Hiçbir müctehid hakkında kesin sabit nass bulunan bir hususta içtihad etmez. Çünkü onlar herkes gibi Allah’a ve Resul’une tabi olmak ile mükelleftirler.
Peki kaynak aynı iken ihtilaf nerden kaynakladı,sebepleri-sonuçları nelerdi,ulemanın bu konuda ki ölçüleri nasıldı bu hususu inşallah gelecek sayıda işleyelim
(Buhari, İlim, 34; Müslim, İlim, 13, 14; Müsned, 2/162)
Necmsûresi (53), 3-4,Ahzâbsûresi (33), 21
el-Kasas, 2/50 –maide 77
Fethu’l-Bari (Sahih-i Buhari Şerhi) “ 3. BOLÜM İLİM
(Buhari, İlim, 34; Müslim, İlim, 13Tirmizi, İlim, 5)
(Kadı İyaz, Şifa-i Şerif, II/79;vuslat dergisi 209.sayı syf 16)
Bknz: Saff suresi 9. ayet
Said nursi,yirmi yedinci söz, içtihad risalesi
Taha suresi 114. Ayet
Müslim iman 23
İbnimace mukaddime 17,
Ebu davud 336,beyhaki, sünenu’l Kübra, 1\228; darekutni, sünen 1/189-190,Cabir b. Abdullah hadisi;ibnteymiye, ref’ulmelam, syf 72,guraba yay.
Enbiya 7. ayet
Said Havva, Allah erinin ahlak ve kültürü,syf 124,petek yay.
Ikdul-cid fi ahkamil-ictihadive’ttaklid,şah veliyullah dehlevi;dört risale , hayrettin karaman,syf ,dergah yay. 1982
Soruşturma,Hüseyinavnikansızoğlu’na ayrılan bölüm, fıkıh\içtihad, syf 74
Age,syf.75
Prof. Dr. Abdülkerim zeydan,fıkıhusulü,syf 378,ifav 1993.
1Nisa suresi 83. Ayet meali
Tevbe suresi 122 ayet meali
Ebubekir ahmed b. Ali er razi el cessas,ahkamul kuran,4.cild syf 558.
Hak Dini Kur’an Dili, Elmalı Hamdi Yazır nisa suresi tefsiri cüz 5 syf 38. Syf, Azim Yayınları
Nisa suresi 59. Ayet meali
Ömer abdurrahman,kelimetül hakk,s.13, şura yay.
Mecelle-i ahkamı adliye,madde 14;Mustafa çelik misak dergisi 337. Sayı syf16

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul